ZOR GÜNLERİN DOSTLARINI UNUTANLAR

Siyaset, yalnızca fikirler ve projelerle değil; aynı zamanda insanlar ve ilişkiler üzerinden yürütülen bir alandır. Hele ki zor zamanlarda omuz omuza verilen mücadele, bir siyasetçiyi ya da toplumsal figürü sadece başarıya değil, insanlığa da yaklaştırır. Ancak ne yazık ki zaman zaman bu ilişkilerin kıymeti unutulur. Bazı insanlar, hedefe vardıklarında beraber yürüdükleri dostlarını geride bırakmayı tercih eder. Bu da hem insani hem de etik açıdan ciddi bir sorgulamayı beraberinde getirir.

Birlikte yola çıkılanların, güç kazanıldığında hatırlanmaması; sadece bir vefasızlık örneği değil, aynı zamanda toplumsal güvene atılmış bir darbedir. Zor günlerin dostlarını unutan, aslında kendi geçmişini inkâr eder. Oysa gerçek bir dostluk, sadece sıkıntıda değil, refahta da paylaşılır. Gerçek bir dava adamı, yol arkadaşlarını hiçbir zaman geride bırakmaz. Popülerlik ve makam geçicidir; kalıcı olan, geride bırakılan izlerdir.

Siyasette ya da herhangi bir toplumsal mücadelede başarı kazanmak, elbette gurur vericidir. Ancak bu gurur, kibire ve körlüğe dönüşmemelidir. Dostlarını unutan, zamanla kendini de unutur. Bugün yalnız bıraktığı insanlar, yarın onu hatırlamayacaktır. Çünkü vefa, bir insanın içindeki en kıymetli aynadır; o ayna kırıldığında geriye sadece bulanık bir silüet kalır.

Topluma örnek olması beklenen kişilerin, ilk örneği dostlarına gösterdiği sadakat olmalıdır. Yol arkadaşlığı, menfaat ortaklığı değil; gönül bağının ürünüdür. Güç elde edildiğinde paylaşılmıyorsa, o güç sadece yük haline gelir. Kendi sırtında taşıdığı yükü paylaşmayan birinin, halkın yükünü taşıması da mümkün değildir.

Bugün bir kez daha hatırlatmak gerekir: Unutmak, bir hafıza zafiyeti değil; bir vicdan meselesidir. Ve vicdan, siyasetçinin gerçek kimliğidir.

EKONOMİ